Rap şarkılarında kullanılan kelimelerin suç teşkil edip etmediğini değerlendirirken, yalnızca metin içeriğine değil, bu sözlerin nasıl söylendiğine – yani sesin fonetik özelliklerine ve frekans yapısına – de dikkat edilmesi gerektiğinden bahsetmiştik. Çünkü rap müziği, kendine özgü ritmik yapı, vurgu biçimi ve yoğun tekrarlarla dinleyici üzerinde güçlü bir etki yaratma potansiyeline sahiptir. Özellikle belirli kelimelerin hızlı, keskin, agresif ya da meydan okur biçimde telaffuz edilmesi, aynı içeriğin farklı müzik türlerinde yaratacağı anlamdan çok daha kuvvetli bir çağrışım doğurabilir.
Bu farkındalık, Türk Ceza Kanunu’nun 190. maddesi kapsamında yapılan değerlendirmelerde, gerçekten yargılanan unsurun sadece kullanılan kelimeler mi yoksa doğrudan rap müziğinin kendine özgü ifade biçimi mi olduğu sorusunu ayırt edebilmemize olanak tanır.
Bu noktada şu soruyu sormak gereklidir: Aynı kelimeler veya benzer temalar bir tekerleme, ninni, Lo-Fi, opera, country, halk türküsü veya arabesk içerisinde yer alsaydı, yine aynı düzeyde cezai anlam taşır mıydı? Yoksa bu anlam ve etki yalnızca rap müziğinin yüksek frekanslı, ritmik ve agresif fonetiği sayesinde mi ortaya çıkmaktadır? EĞER İKİNCİ DURUM GEÇERLİYSE, O HÂLDE RAP MÜZİĞİNE ÖZGÜ BU SES VE ÜSLUP ÖZELLİKLERİNİN, SUÇUN OLUŞUMUNA KATKI SAĞLAYAN BELİRLEYİCİ FAKTÖRLER ARASINDA YER ALIP ALMADIĞI AÇIKÇA TARTIŞMAYA AÇILMALIDIR.
Dolayısıyla, aynı içerik farklı türlerde icra edildiğinde suç teşkil etme ihtimali ortadan kalkıyorsa, demek ki suçun oluşumunda yalnızca söylenen sözler değil, bu sözlerin hangi ses düzeniyle, hangi müzikal atmosferde ve hangi etkileyici tonda sunulduğu da önemli bir rol oynamaktadır. Bu karşılaştırmalı değerlendirme, özellikle “özendirme kastı” gibi sübjektif bir unsurun varlığını araştırırken failin saikini daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
Bu nedenle, bir eserin yalnızca içeriğiyle değil, sesin fonetiği, ritmik yapısı ve frekans temelli etkisiyle birlikte değerlendirilmesi; aynı metnin farklı müzik türlerinde icra edilmesi durumunda taşıyacağı anlamın analiz edilmesi, suçun oluşup oluşmadığını tespit etmede başvurulması gereken bütüncül bir yöntem olarak görülmelidir.
Sonuç olarak, söz konusu içerik rap dışında bir müzik türünde icra edilse dahi, eğer aynı biçimde uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımına yönelik özendirici etki yaratıyorsa, bu durumda failin özendirme kastından bahsetmek mümkün hale gelir. Bu bağlamda, sosyolog ve dilbilimci bilirkişilere ek olarak, kültürel müzikologların da değerlendirme sürecine dahil edilmesinin isabetli olacağı kanaatindeyim.
Elbette bu tür bir incelemenin doğrudan savcılık makamı ya da mahkeme tarafından yapılması her zaman mümkün olmayabilir. Bu nedenle, dosyaya uzman görüşü sunulması, özellikle sanatsal ifade özgürlüğü lehine daha makul ve hakkaniyete uygun sonuçlara ulaşılmasını sağlayabilir. Tutukluluğa itiraz ya da ceza yargılamasının savunma aşamasında dikkate alındığında ise, bu tür katkılar adil ve dengeli bir yargı sürecine önemli ölçüde destek sunacaktır.