İçerikler
ToggleYağma (Gasp) Suçu ve Cezası (TCK 148-149)
Yağma gasp suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 148. ve 149. maddelerinde düzenlenmiş olup, bir kişinin cebir veya tehdit kullanarak başkasına ait malı alması durumunu ifade eder. Bu suç, mağdurun malvarlığına yönelik ciddi bir saldırı olarak kabul edilir ve kanun tarafından ağır bir şekilde cezalandırılır.
Yağma Suçu Nedir?
Yağma suçu, bir kişinin kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmasıyla işlenir.
Yağma Suçunun Unsurları
Yağma suçunun oluşabilmesi için aşağıdaki unsurların bir arada bulunması gerekir:
- Fail: Herhangi bir gerçek kişi.
- Mağdur: Yağmaya uğrayan kişi, herkes olabilir.
- Hukuki Konu: Başkasına ait taşınır mal.
- Fiil Unsuru: Cebir veya tehdit kullanılarak malın alınması.
Yağma Suçunun Şartları
Yağma suçunun oluşabilmesi için aşağıdaki şartların sağlanması gerekir:
- Başkasına ait malın alınması: Mağdurun malvarlığından bir taşınır malın alınması.
- Cebir veya tehdide başvurulması: Malın alınması için mağdura karşı cebir veya tehdit kullanılması.
Yağma (Gasp) Suçu Cezası
- Temel (Basit Şekli): Yağma suçunun temel şekli için 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir.
- Yağma Suçunun Nitelikli Halleri: Yağma suçunun nitelikli halleri için 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. Yağma suçunun nitelikli halleri, suçun daha ağır koşullarda işlenmesi durumunda uygulanır. Bu hallere göre ceza artırılabilir.
Yağma Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
Yağma ve gasp suçunun cezasının alt sınırının 6 yıl olması nedeniyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilemez. Yağma suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, şikayete tabi değildir. Suç işlendiği öğrenilir öğrenilmez derhal Savcılık tarafından resen soruşturma başlatılır.
Türk Ceza Kanunu’nun 148. ve 149. maddelerinde düzenlenen yağma suçu, bir kişiye ait taşınabilir malın, fail tarafından cebir veya tehdit kullanılarak haksız bir şekilde elde edilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç, yalnızca menkul mallar (taşınabilir mallar) üzerinde gerçekleşebilir; gayrimenkuller bu suçun konusu olamaz. Yargıtay içtihatlarında, gayrimenkul yağma suçunun kapsamına girmez.
Yağma suçu, failin mağdurun malına yönelik zorla veya tehdit yoluyla el koymasıyla vücut bulur. Bu, failin, zilyedin malını kendisine teslim etmeye veya malını bulunduğu yerden alınmasına karşı koymamaya zorlaması suretiyle gerçekleşir. Bu suç, “zor yoluyla hırsızlık” olarak tanımlanabilse de, hırsızlık suçundan belirgin şekilde farklıdır. Hırsızlıkta malın alınması için cebir veya tehdit kullanılmazken, yağma suçunda bu unsurlar mevcuttur.
Hırsızlık ve yağma suçları arasında ortak bir unsur bulunmakla birlikte, aralarındaki temel fark, yağma suçunun, malın alınması sırasında cebir veya tehdit kullanımını zorunlu kılmasıdır. Yağma suçunun mağduru, malın geçici olarak faydalanılmak amacıyla da olsa, zorla ya da tehdit edilerek malından mahrum bırakılmış olur. Bu nedenle, malın mutlaka sahiplenilmesi kastıyla alınması gerekmez; geçici faydalanma amacıyla hareket edilmesi durumunda dahi suçun unsurları oluşmuş olur.
Yağma suçunun koruduğu hukuki değerler, kişilerin özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet haklarıdır. Bu suç, mağdurun iradesi dışında, malını tehdit veya cebir yoluyla kaybetmesine sebep olarak, hem malvarlığını hem de kişinin özgür iradesini ihlal eder.
Sonuç olarak, yağma suçu, cebir veya tehdit ile başkasına ait taşınabilir malların zorla elde edilmesini düzenleyen, ciddi cezai sonuçları olan bir suçtur. Bu suçun unsurlarının oluşması için malın zorla alınması ve cebir ya da tehdit kullanılması şarttır.
Yağma Suçunun (Gasp Suçunun) Şartları
Başkasına Ait Olan Malın Alınması
Yağma (gasp) suçu, hırsızlık suçu ile birçok benzerlik gösterse de, en önemli ayrım noktası, başkasına ait bir malın alınması esnasında kullanılan yöntemlerdir. Her iki suçta da başkasına ait bir malın, mağdurun rızası olmadan alınması söz konusudur. Ancak, hırsızlık suçunda malın alınması, gizlice ve cebir ya da tehdit kullanılmadan gerçekleştirilirken; yağma suçunda malın alınması mutlaka cebir veya tehdit yoluyla yapılır.
Yağma suçunun meydana gelebilmesi için malın zilyedi olan kişinin rızası olmadan, malın alınması gerekir. Zilyedlik, mülkiyet kavramından daha geniş bir anlam taşır; bir mal üzerindeki fiili hakimiyetin, malın yasal sahibinden farklı bir kişi tarafından da kullanılabilmesidir. Bu nedenle, örneğin bir evde birlikte yaşayan kişiler, ev eşyalarında birlikte zilyetlik hakkına sahip olduklarından, bu eşyaların birinden alınması durumunda hırsızlık ya da yağma suçu oluşmaz.
Yağma suçunun kapsamı, yalnızca taşınabilir mallar ile sınırlıdır. Yani, gayrimenkuller (taşınmaz mallar) bu suçun konusu olamaz. Bunun yanı sıra, senet ya da borç senedi gibi belgelerin zorla alınması da yağma suçunun kapsamına girmektedir. TCK’nın 148. maddesinin ikinci fıkrası, bir borç senedinin cebir veya tehdit kullanılarak alınmasını ya da borç senedini geçersiz kılacak makbuzun mağdurdan alınmasını da yağma suçu olarak kabul etmektedir.
Sonuç olarak, yağma suçunun oluşabilmesi için başkasına ait malın, zorla veya tehdit yoluyla alınması şarttır ve bu mal yalnızca taşınabilir mallar olabileceği gibi, belirli belgeler de bu kapsamda değerlendirilebilir.
Yağma Suçunda Cebir ve Tehdit
Yağma (gasp) suçunun temel unsurlarından biri, mağdura cebir veya tehdit uygulanarak, onun iradesinin zorla değiştirilmesi ve malın haksız bir şekilde alınmasıdır. Bu unsurlar, yağma suçunu hırsızlık suçundan ayıran en önemli farkı oluşturur.
Tehdit, bir kişinin iç huzuruna, karar verme özgürlüğüne ve serbest hareket etme hakkına müdahale eden, başka bir deyişle psikolojik bir baskı unsuru olarak tanımlanabilir. Tehdit, mağdurun gelecekte bir kötülükle karşılaşacağına dair bir korku oluşturur ve bu korku ile kişi, malını teslim etmeye veya el koymaya karşı koymamaya zorlanır.
Cebir ise, bir kişiye bir şey yapması ya da yapmaması için fiziksel güç kullanmak anlamına gelir. Cebir, bedensel bir zorlama olup, mağdurun iradesinin fiziksel bir güçle engellenmesidir.
Yağma suçunun oluşabilmesi için cebir veya tehdit unsurlarından birinin mutlaka bulunması gerekir. Hırsızlık suçunda, mal zilyedin rızası dışında, cebir ve tehdit kullanılmadan alınırken, yağma suçunda malın alınması, mağdurun iradesine karşı cebir veya tehdit yoluyla yapılır. Bu, her iki suç arasındaki temel ayrımı belirler.
Yağma suçunda tehdit, genellikle mağdurun hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı tehdidi şeklinde olur. Örneğin, failin mağdurun yolunu kesip “cebindeki parayı vermezsen seni bıçaklarım” şeklinde tehdit etmesi durumunda, mağdur korkusundan dolayı malını teslim eder. Bu durumda, mağdura yönelik tehdit, yağma suçunun oluşmasına sebep olur.
Cebir, fiziksel güç kullanarak mağduru, malı teslim etmeye veya malın alınmasına karşı koymamaya zorlar. Mağdur, cebir karşısında başka bir seçenek bırakılmaksızın malını teslim eder. Bu, yağma suçunun gerçekleşmesi için gereklidir. Cebir, genellikle bedensel bir zorlama ile gerçekleşirken, tehdit manevi bir baskı oluşturur; mağdur, gelecekteki bir tehlikeye karşı korkutularak, malını verme veya teslim etmeme konusunda zorlanır.
Yağma suçunun oluşabilmesi için tehdit veya cebirin, mağdurun iradesini etkileyebilecek kadar güçlü olması gerekmektedir. Tehdit edilen kişinin, tehdidi ciddiye alması ve buna karşı bir tepki göstermemesi, yağma suçunun maddi unsurunun tamamlandığını gösterir. Tehdit, sadece malvarlığını değil, kişiyi de büyük bir tehlikeye sokacak nitelikte olmalıdır. Örneğin, “seni öldürürüm” gibi ciddi bir tehdit, yağma suçunun unsurlarını oluşturur.
Sonuç olarak, yağma suçunda cebir ve tehdit, mağdurun iradesini dışsal zorlama ile etkileyen unsurlar olup, malın haksız bir şekilde alınması için kullanılır. Cebir, fiziksel bir zorlamayı ifade ederken, tehdit, gelecekteki bir tehlike ile mağduru korkutarak malın teslimine zorlar. Bu unsurların varlığı, yağma suçunun oluştuğunu ve cezai sorumluluğun doğduğunu gösterir.

Belirli Bir Miktar Paraya Özgülenmiş Yağma Suçu
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20/05/2014 tarihli, 2014/6-617 esas ve 2014/271 sayılı kararında, sanıkların baştan itibaren belirli bir miktar parayı almaya yönelik olarak irade geliştirmeleri durumunda, her bir fiil için ayrı bir yağma suçunun oluşmadığı, aksine bu eylemlerin tek bir nitelikli yağma suçunu oluşturacağına dair bir içtihat oluşturulmuştur. Bu içtihat, değişik zamanlarda ve birden fazla mağdura karşı işlenen eylemler için de geçerlidir.
Bu durumda, sanıklar belirli bir miktara özgüleme yaparak mağdurlardan para almaya yönelik bir plan yapmışlarsa, farklı zamanlarda veya farklı mağdurlara karşı birden fazla eylem gerçekleştirilmiş olsa bile, söz konusu eylemler tek bir yağma suçu olarak kabul edilir.
Örneğin, birden fazla mağdura karşı, farklı zamanlarda cebir veya tehdit kullanılarak aynı miktarda para alınmış olsa dahi, sanık veya sanıkların bu eylemleri tek bir yağma suçu kapsamında değerlendirilir. Yargıtay’ın içtihatlarına göre, özgülenen miktar ve bu miktara yönelik olarak sanıkların eylemleri tek bir suç oluşturur ve her bir mağdur için müstakil yağma suçları söz konusu olmaz.
Bu yaklaşım, suçların birbirinden bağımsız olarak değerlendirildiği durumlarla karıştırılmamalıdır. Belirli bir miktara yönelik bir özgüleme yapıldığı takdirde, suçun sayısı değil, failin iradesinin yönelimi önemlidir. Yani birden fazla mağdura karşı işlenen eylemler, tek bir yağma suçunun unsurlarını oluşturur.
Sonuç olarak, birden fazla mağdurdan veya zaman diliminden bağımsız olarak, belirli bir miktara yönelik olarak planlanan eylemler, tek bir yağma suçu olarak değerlendirilir. Bu içtihat, suçu oluşturan fiillerin sürekliliği ve özgüleme durumu göz önüne alındığında, tek bir suçun varlığına işaret eder.
Yağma (Gasp) Suçunun Ceza Hukukundaki Düzenlemeleri ve Ceza Miktarları
Basit Yağma Suçu (TCK 148)
Yağma suçunun en basit hali, gündüz vakti, herhangi bir silah veya alet kullanmadan, mağdura zarar vermeden ve herhangi bir suç örgütüne dâhil olmadan, cebir veya tehdit yoluyla başkasına ait malın alınmasıdır. Bu tür yağma suçunda, suçun basit şekliyle işlenmesi durumunda, failin cezası 6 yıl ile 10 yıl arasında belirlenmektedir. Senet yağması gibi özel türler de bu basit şekil kapsamında değerlendirilmektedir.
Yağma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 148. maddesinde düzenlenmiş olup, bir kişinin kendisine veya yakınlarına yönelik tehdit veya cebir kullanarak mal edinmesi anlamına gelir. Bu suçun nitelikli halleri ise 149. maddede belirtilmiştir.
Yağma Suçunun Nitelikli Halleri
Türk Ceza Kanunu’nun 149. maddesinde, yağma suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri düzenlenmiştir. Bu nitelikli haller şunlardır:
- Silahla İşlenmesi: Suçun silah kullanılarak işlenmesi, cezanın artırılmasına neden olur. Silahın tehdit veya cebir amacıyla kullanılması fark etmeksizin, mağdurda korku yaratacak şekilde kullanılması yeterlidir. Örneğin, gaz tabancası veya oyuncak tabanca kullanımı neticesinde mağdurda korku meydana gelmişse, suçun silahla işlendiği kabul edilir.
- Kişinin Kendini Tanınmayacak Hale Koyması Suretiyle İşlenmesi: Failin, kimliğini gizlemek amacıyla kendini tanınmayacak bir hale koyarak suçu işlemesi durumunda, nitelikli hal söz konusu olur. Bu, maskeyle yüzünü gizlemek, kıyafet değiştirmek veya makyaj yapmak gibi yöntemlerle gerçekleştirilebilir.
- Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi: En az iki kişi tarafından birlikte işlenen yağma suçu, nitelikli hal olarak kabul edilir. Bu durumda, faillerin suçun kanuni tanımında belirtilen hareketleri beraber yapmaları gerekir.
- Yol Kesmek Suretiyle veya Konutta, İşyeri veya Bunların Eklentilerinde İşlenmesi: Suçun yol kesmek suretiyle veya konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde işlenmesi halinde, cezada artırım yapılır.
- Beden veya Ruh Bakımından Kendini Savunamayacak Kişiye Karşı İşlenmesi: Beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen yağma suçu, nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.
- Var Olan veya Varsayılan Suç Örgütlerinin Oluşturdukları Korkutucu Güçten Yararlanılarak İşlenmesi: Suçun, var olan veya varsayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi durumunda, cezada artırım yapılır.
- Suç Örgütüne Yarar Sağlamak Maksadıyla İşlenmesi: Yağma suçunun, var olan bir suç örgütüne fayda sağlamak amacıyla işlenmesi halinde, nitelikli hal söz konusu olur.
- Gece Vaktinde İşlenmesi: Suçun gece vaktinde işlenmesi, cezanın artırılmasına neden olur. Gece vakti, güneşin batmasından bir saat sonra başlayıp, doğmasından bir saat öncesine kadar devam eden zaman dilimini ifade eder.
Bu nitelikli hallerde, yağma suçunun cezası 10 yıl ile 15 yıl arasında hapis cezası olarak belirlenmektedir. Eğer birden fazla nitelikli hal işlenmişse, yargıç cezanın alt sınırdan ayrılmasına karar verebilir. Örneğin, gece vakti silahla birden fazla kişi tarafından işlenen yağma suçu durumunda, ceza 12 yıl gibi bir süreyle belirlenebilir.
Cezanın Belirlenmesinde Dikkate Alınacak Kriterler:
Yargıç, cezayı belirlerken çeşitli kriterlere dikkat eder. Bunlar; suçun işleniş şekli, kullanılan araçlar, suçun mağdur üzerindeki etkisi, meydana gelen zararın büyüklüğü, failin kastı ve suçun işleniş amacıdır. Bu faktörler, cezanın ne kadar artırılacağına dair karar verirken dikkate alınır.
Bu düzenlemeler, yağma suçunun işleniş biçimine ve failin tutumuna göre ceza miktarının belirlenmesinde adaletin sağlanmasına yardımcı olur.

Birden Fazla Kişi Tarafından İşlenen Yağma Suçu
Yağma suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, suçun daha korkutucu ve etkili bir şekilde gerçekleşmesine yol açmaktadır. Mağdurun kendisini savunma imkânı azalır, çünkü birden fazla kişi tarafından gerçekleştirilen bu eylem, mağdurun tepkisini zorlaştırır ve korkusunu artırır. Bu nedenle, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yağma suçunun birden fazla kişi tarafından işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.
“Birden Fazla” Kavramı ve TCK’nın 37. Maddesi
TCK’ya göre, “birden fazla” terimi iki ve daha fazla kişi tarafından işlenen suçu ifade eder. Bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için, suçun kanuni tanımında yer alan fiilin birden fazla kişi tarafından aynı anda gerçekleştirilmesi gerekir. Faillerin suç ortaklığı içerisinde bir araya gelerek, birbirlerine cesaret vererek eylemi gerçekleştirmeleri esastır. Yani, suçun işlenişinde faillerin işbirliği yaparak irade birliğine varmaları gerekmektedir.
Mağdurun Görmediği Failler Durumunda Nitelikli Hâl
Birden fazla kişi tarafından işlenen yağma suçunda, mağdurun tüm failleri görmemesi hâlinde de nitelikli hal uygulanır. Yani, eğer mağdur yalnızca bir fail tarafından fiziksel olarak tehdit ediliyorsa, ancak diğer failler mağduru görmüyorsa, bu durumun nitelikli yağma suçu olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu, suçun işleniş biçiminden kaynaklanan korkutucu etkilerin daha da arttığına işaret eder.
Suçta İştirak Edenlerin Rolü
Suçta azmettiren ya da yardım eden kişilerin bulunması hâlinde, nitelikli hal uygulanmaz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bu durumda suçun iştirak halinde işlenmiş sayılmayacağına karar vermiştir (YCGK-K.2019/690). Bunun yerine, suçun birden fazla kişi tarafından işlenmesi için faillerin müşterek fail olarak yer alması gerektiği vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar, yağma suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlendiği durumlarda cezanın artırılmasını sağlamak amacıyla yapılmıştır ve suçun daha ciddi bir şekilde gerçekleştiği, mağdur üzerindeki etkisinin daha büyük olduğu göz önünde bulundurularak uygulanır.
Suç Örgütüne Yarar Sağlamak Amacıyla Yağma Suçu
Yağma suçunun, var olan veya varsayılan bir suç örgütünün oluşturduğu korkutucu güçten yararlanarak işlenmesi, Türk Ceza Kanunu’na göre nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu tür bir suç işlenmesi, örgütün gücünün ve tehdidinin, mağdurları paniğe sürükleyip daha kolay bir şekilde suçun işlenmesine olanak tanıdığı için, suçun ağırlığını artırmaktadır.
Örgütün Var Olması Gerekiyor Mu?
Bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için, fiilen bir suç örgütünün var olması gerekmez. Yani, failin, gerçek bir örgüt adına hareket etmesi gerekmez; failin örgütü ima etmesi ve örgütün korkutucu gücünden yararlanması da yeterlidir. Örgüt adına hareket etmek, mağdur üzerinde daha fazla korku yaratmak ve mukavemeti kırmak için failin kullandığı bir strateji olabilir. Bu durumda, failin gerçek bir suç örgütüyle ilişkisi olmasa da, örgütü kullanarak tehdidini daha güçlü hale getirmesi, nitelikli yağma suçunun işlenmesine yol açar.
Suç Örgütüne Yarar Sağlamak Maksadıyla Yağma Suçu
Bir suç örgütüne yarar sağlamak amacıyla yağma suçu işlendiğinde, ortada fiili olarak bir suç örgütü bulunmasa da, faillerin bu amaca yönelik hareket etmeleri gerekmektedir. Yani, suçtan elde edilen yararın doğrudan suç örgütüne aktarılmasına gerek yoktur. Önemli olan, faillerin, suçu örgüt adına işlemesi veya örgüte bir yarar sağlamak amacıyla hareket etmeleridir. Bu, suçun daha ağır bir şekilde değerlendirilmesini sağlar.
Madde gerekçesinde, “yarar” kelimesinin geniş bir şekilde anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. Yani, suçtan elde edilen yararın örgüte aktarılmasına gerek olmadığı, failin bu amaca hizmet etmesinin yeterli olduğu ifade edilmiştir (YCGK-K.2019/690).
Bu şekilde, örgütlü suçların gücünden faydalanarak işlenen yağma suçları, daha ağır cezalandırılacak şekilde ele alınır ve suçun kapsamı genişletilir.
Yağma Suçunda Malın Değerinin Az Olması Sebebiyle Ceza İndirimi (TCK 150)
Türk Ceza Kanunu’nun 150. maddesine göre, yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin az olması durumunda, suçun faili hakkında ceza indirimi uygulanabilir. Bu indirim, malın ekonomik değerinin çok düşük olduğu hallerde geçerli olup, malın değeri ne kadar azsa, indirimin oranı o kadar yüksek olabilir. İndirim oranı 1/3 ile 1/2 arasında değişmektedir.
Malın Değerinin Az Olması Ne Anlama Gelir?
Malın değerinin azlığı, genellikle ekonomik açıdan düşük bir değere sahip olan eşyalarla ilgili bir durumdur. Örneğin, bir ekmek, birkaç elma ya da yalnızca 1 TL gibi çok düşük değeri olan paraların gasp edilmesi halinde, malın değeri az kabul edilecek ve cezada indirim yapılacaktır.
Yargıtay’ın Kriteri ve Uygulama
Yargıtay’ın belirlediği uygulama kriterlerine göre, suçlunun daha fazla mal alma fırsatına sahipken daha azını alması durumunda, “malın değerinin azlığı” nedeniyle ceza indirimi yapılır. Ancak bu durum, mağdurun elinde bulunan tüm malını cebir ve tehdit ile vermek zorunda kalması ve yalnızca az bir kısmının alınması halinde geçerlidir. Örneğin, mağdurdan tüm parası istenmişse fakat mağdur yalnızca 1 TL verdiğinde ve bu TL alınarak yağma suçu gerçekleştirilmişse, malın değeri az olduğundan dolayı failin lehine ceza indirimi yapılmaz. Burada, malın değerinin azlığına rağmen, mağdurun karşılaştığı tehdit ve zorlamanın etkisi göz önünde bulundurularak, ceza indirimine gidilmesi söz konusu olmaz.
Yani, malın değerinin gerçekten çok düşük olduğu ve suçu işleyen kişinin daha fazlasını alma imkânı bulunduğu durumlarda ceza indirimi yapılabilir. Ancak bu, yalnızca malın az olduğu gerekçesiyle değil, failin daha fazlasını almak için fırsat bulduğu ancak buna rağmen azını almakla yetindiği hallerde geçerlidir.
Bir Hukuki İlişkiye Dayanan Alacakla İlgili Yağma Suçu (TCK 150/1)
Türk Ceza Kanunu’nun 150. maddesi, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil etmek amacıyla işlenen yağma suçunun düzenlemesini içerir. Bu durumda, alacaklı, borçlusundan alacağını cebir ve tehdit yoluyla tahsil etmeye çalıştığında, işlediği eyleme bağlı olarak tehdit veya kasten yaralama suçlarından cezalandırılabilir.
Hukuki İlişkiye Dayalı Alacak Nedir?
Bir hukuki ilişkiye dayanan alacak, alacaklı ile borçlu arasındaki ilişkiden doğan bir alacak hakkını ifade eder. Bu alacak, genellikle bir sözleşme, haksız fiil veya sebepsiz zenginleşme gibi hukuki sebeplerle meydana gelir. Alacaklı, borçluya karşı bu alacağı talep etme hakkına sahip olup, bu talep ancak hukuken geçerli bir ilişkiye dayanıyorsa yağma suçu kapsamında değerlendirilebilir.
Alacak, malvarlığına ilişkin olup, genellikle geçici, şahsa bağlı ve nispi bir hak teşkil eder. Bu nedenle, alacak hakkı yalnızca borçluya karşı ileri sürülebilir ve söz konusu ilişki sadece belirli kişiler arasında geçerlidir. Failin alacağını tahsil etmeye çalışması amacıyla yağma suçuna başvurması için, alacak hakkı ile ilgili geçerli bir hukuki ilişki bulunmalıdır.
Hukuki İlişkinin Olmaması Durumunda Uygulama
Eğer fail ile mağdur arasında geçerli bir hukuki ilişki yoksa, alacak iddiasına dayalı olarak yağma suçu hükümleri uygulanamaz. Örneğin, failin mağdurla hiçbir hukuki bağının olmaması, alacak hakkının varlığına dayalı bir ilişki olmadan yapılan bir yağma eylemi, TCK’nın 150. maddesi kapsamında değerlendirilemez.
Alacakla Orantılı Olması Gerekliliği
Alacağın tahsili amacıyla işlenen yağma suçunun, alacak miktarı ile orantılı olması gerekmektedir. Eğer alacaklı, borçlusunun alacağından daha fazlasını alırsa, TCK 150/1 kapsamında uygulama yapılması mümkün değildir. Bu durum, yağma suçunun alacak ile bağlantılı ve orantılı olarak işlenmesini şart koşar. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2020/5 sayılı kararında da, alacak miktarından bariz bir şekilde fazla bir şey alınması halinde bu düzenlemenin geçerli olmayacağı vurgulanmıştır.
Yargıtay’ın İçtihatları
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 10.12.2013 tarihli 452-612 sayılı kararında, kardeşinin alacağını tahsil etmek amacıyla yağma eylemine katılan bir sanığa uygulama yapılacağını belirtmiş, 23.05.2017 tarihli 91-291 sayılı kararında ise iş yeri arkadaşının alacağını tahsil amacıyla yağma suçuna katılan failin, TCK 150. maddesindeki düzenlemeden yararlanabileceğine karar vermiştir. Bu kararlar, akrabalık ilişkilerinin ve yakınlık bağlarının, hukuki ilişkiye dayanan alacak tahsilinde önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır.
Yağma Suçuna Teşebbüs ve Cezası
Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesi, suça teşebbüsün koşullarını ve cezalarını düzenlemektedir. Maddede, bir suçun tamamlanması için failin elverişli hareketlerle suçu doğrudan icraya başlaması gerektiği, ancak suçu tamamlamak için elinde olmayan nedenlerle suçu tamamlayamaması durumunda, failin teşebbüsten sorumlu tutulacağı belirtilmiştir.
Teşebbüsün Var Olabilmesi İçin Gereken Şartlar:
- Kasıtlı Suç İşleme Kararı: Failin suç işleme niyeti ve amacı olmalıdır.
- Elverişli Hareketlerle Başlangıç: Fail, suçun gerçekleştirilmesi için doğrudan doğruya eyleme başlamalıdır.
- Elinde Olmayan Nedenlerle Suçun Tamamlanamaması: Fail, suçun tamamlanması için gerekli koşulları sağlamak üzere hareket eder ancak dışsal sebeplerden ötürü suç tamamlanamaz.
Teşebbüs halinde, failin suçun tamamlanması için gerekli hareketleri yapmasına rağmen, dışsal sebepler nedeniyle suçun gerçekleşmemesi durumu söz konusu olur. Bu durumda fail, tamamlanmış suça oranla daha hafif bir cezayla cezalandırılır. Yağma suçu da neticesi hareketle bitişik olan bir suçtur ve teşebbüs aşamasında cezai sorumluluk taşır.
Yağma Suçunda Teşebbüsün Uygulama Alanı
Yağma suçunda, fail cebir veya tehditle malı almak için harekete geçtiği ancak çeşitli sebeplerle malı alamadığı durumlarda teşebbüs söz konusu olur. TCK’nın 35. maddesi uyarınca, yağma suçunun teşebbüs aşamasında kalması halinde, ceza süresi dörtte birinden dörtte üçüne kadar indirilebilir.
Yağma suçunda, hırsızlık suçundan farklı olarak, malın alınması için failin onu egemenlik alanına sokması gerekmez. Yağma suçunun tamamlanabilmesi için, mağdurun cebir veya tehditle malı teslim etmesi ya da malın alınmasına karşı koyamaması gerekmektedir. Mağdurun malı teslim etmesi veya malın alınması durumunda suç tamamlanmış kabul edilir.
Yağma Suçunun Tamamlanması
Yağma suçunun tamamlanabilmesi için, malın zilyetinden alınması yeterlidir. Eğer fail, mağdurun malını alıp giderken yakalanırsa, bu durumda suça teşebbüs değil, tamamlanmış suç söz konusu olur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2023/522 sayılı kararı da bu durumu açıklamaktadır. Teşebbüs, failin malı almasına engel olan dışsal bir nedenden ötürü suçu tamamlayamaması hâlinde geçerlidir.
Hırsızlık Suçunun Yağma Suçuna Dönüşmesi Hali
Hırsızlık ve yağma suçu arasındaki fark, malın alınma şekli ve kullanılan yöntemlere dayanır. Hırsızlık suçunda, fail, mağdurun malını gizlice alırken, yağma suçunda ise mağdura cebir veya tehdit uygulanarak malın alınması söz konusu olur. Ancak, hırsızlık suçunun yağma suçuna dönüşmesi, failin suçun işlenme aşamasında cebir veya tehdit kullanması durumunda gerçekleşir.
Hırsızlık Suçunun Yağma Suçuna Dönüşmesi
Fail, mağdura ait bir malı almayı amaçladığında ve bunu cebir veya tehdit yoluyla gerçekleştirdiğinde, hırsızlık suçu değil, yağma suçu işlenmiş olur. Buradaki temel fark, failin malı almak için mağdura karşı tehdit veya şiddet kullanıyor olmasıdır. Ancak hırsızlık suçu, malın alınması aşamasında tamamlanmadan önce cebir veya tehdit kullanılırsa, suç, yağma suçuna dönüşür.
Yağma Suçunun Gerçekleşmesi
Yağma suçu, malın zilyetliğine son verilerek, mağdurun malı cebir veya tehdit yoluyla alınır. Eğer bu aşamadan sonra, mağdur malını geri almak isterse ve fail, mağdura tekrar cebir veya tehdit uygularsa, bu durum yağma suçu oluşturmaz. Bu durumda, ilk eylem hırsızlık suçu olarak nitelendirilirken, ikinci eylem tehdit veya kasten yaralama suçu olarak cezalandırılır.
Örnek Durum:
A şahsı B’ye ait bir bilgisayarı dükkanından çalar. B, ertesi gün A’yı caddede bilgisayarıyla yürürken tesadüfen görür ve bilgisayarını geri almak ister. A, B’ye şiddet uygulayarak yaralar ve kaçar. A, şikayet üzerine birkaç saat sonra yakalanır. Bu durumda, A’nın bilgisayarı çalması hırsızlık suçunu oluşturur. B’nin malını geri almak istemesi üzerine A’nın cebir uygulaması ise kasten yaralama suçuna dönüşür, yağma suçu uygulanmaz.
Hırsızlık Suçunun Yağma Suçuna Dönüşmesi:
Ancak, hırsızlık suçunun hemen akabinde, mağdurun faili takip etmesi ve malını geri almak istemesi üzerine failin cebir veya tehdit uygulaması durumunda, suç hırsızlık suçundan yağma suçuna dönüşür. Bu durumda, failin kullandığı cebir veya tehdit, suçu yağma suçuna dönüştüren unsurlar olarak kabul edilir.

Yağma Suçunda Etkin Pişmanlık Halinde Ceza İndirimi
Etkin Pişmanlık Nedir?
Etkin pişmanlık, bir suç işledikten sonra failin, işlediği fiilden dolayı gönüllü olarak pişmanlık duyması ve bu pişmanlık sonucunda ortaya çıkan haksızlığı telafi etmeye yönelik davranışlar sergilemesidir. Etkin pişmanlık, faile cezai sorumluluğunda belirli bir indirim sağlanmasına olanak tanır. Bu indirim, failin suçla ilgili vicdani bir sorumluluk taşıması ve mağdura yönelik yapılan zararları giderme çabası olarak değerlendirilir.
Yağma Suçunda Etkin Pişmanlık
Yağma suçunda, failin etkin pişmanlık göstermesi mümkündür. Etkin pişmanlık için, mağdurun uğradığı zararın aynen iade edilmesi veya tazmin edilmesi gereklidir. Mağdurun uğradığı zarar ne şekilde giderilirse giderilsin, mağdurun malı veya hakları tekrar kendisine teslim edilirse, bu durum etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için yeterli kabul edilir.
Ceza İndirimi Oranı
- Dava Açılmadan Önce Etkin Pişmanlık: Eğer fail, suç işledikten sonra ancak dava açılmadan önce etkin pişmanlık gösterirse, verilecek ceza, en fazla yarı oranında indirilebilir. Yani, örneğin silahlı yağma suçunda 10 yıl hapis cezası verilecekken, mağdurun zararını karşılayan failin cezası 5 yıla kadar indirilebilir.
- Hüküm Verilmeden Önce Etkin Pişmanlık: Eğer dava açılmış ancak hüküm verilmeden önce fail etkin pişmanlıkta bulunursa, verilecek ceza, en fazla üçte birine kadar indirilebilir. Bu durumda, ceza 1/3 oranında düşürülebilir.
Örnek Uygulama:
Silahlı bir yağma suçu işlendiğini ve faile 10 yıl hapis cezası verileceğini varsayalım. Fail, suçtan sonra mağdurun zararını tazmin ederek etkin pişmanlık gösterirse, ceza dava açılmadan önce yapılmışsa, en fazla 1/2 oranında indirim yapılabilir. Bu durumda, failin cezası 5 yıl olabilir. Ancak, yargıç indirim oranını 1/2 değil de daha düşük bir oran, örneğin 1/4 de belirleyebilir. Yargıcın belirleyeceği indirim oranı, kanunun öngördüğü üst sınırla sınırlıdır.
Yağma Suçunun Şikayet Süresi ve Zamanaşımı
Yağma suçu, şikayete tabi bir suç değildir. Bu durumda, mağdurun şikayetçi olmaması ya da şikayetinden vazgeçmesi, ceza davasının düşmesine veya daha az cezaya hükmedilmesine neden olmaz. Yani, mağdurun şikayet etmeyi bırakması, suçun kovuşturulmasını engellemez. Savcılık, yağma suçunun işlendiğini öğrenmesi halinde, suçun soruşturulmasına derhal başlamak zorundadır.
Şikayet Süresi: Yağma suçunda herhangi bir şikayet süresi bulunmamaktadır. Suç, doğrudan kamu davası olarak açılır ve şikayetçi olma zorunluluğu yoktur.
Zamanaşımı Süresi: Yağma suçunun dava zamanaşımı süresi 15 yıl olarak belirlenmiştir. Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Yani, yağma suçunun işlendiği tarihten 15 yıl sonra, suçla ilgili herhangi bir soruşturma yapılması mümkün olmayacaktır. Eğer 15 yılın sonunda suç, soruşturulmazsa, dava zamanaşımı süresi nedeniyle suçla ilgili yargılama yapılamaz.
Yargılama Görevi: Yağma suçu, ağır ceza mahkemesi tarafından yargılanır. Bu tür suçlar, genel olarak daha ağır cezalar gerektiren suçlar olduğundan, ilgili mahkeme de ağır ceza mahkemesidir.
YAĞMA (GASP) SUÇUNDA KONYA CEZA AVUKATI SEÇİMİ: Doğru Savunma Stratejisi İçin İpuçları
Yağma suçu, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) düzenlenen ve cebir veya tehdit kullanarak bir kişinin taşınır malını alma eylemini ifade eder. Bu suç, hem kişi özgürlüğünü hem de malvarlığını hedefleyen ciddi bir suç olarak kabul edilir.
Konya’da, yağma suçlarıyla ilgili davalarda uzmanlaşmış avukatlar, müvekkillerine hukuki destek sunmaktadır. Bu avukatlar, TCK’nın 149. ve 150. maddelerinde yer alan nitelikli hallerin yanı sıra, suçun işleniş şekli ve mağdurun durumu gibi faktörleri de dikkate alarak savunma stratejileri geliştirirler.
Özellikle, yağma suçunun silahla işlenmesi, birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi veya gece vakti gerçekleştirilmesi gibi nitelikli haller, cezanın artırılmasına neden olabilir. Bu nedenle, Konya’daki ceza avukatları, her davayı detaylı bir şekilde analiz ederek en uygun savunma yöntemlerini belirlerler.
Konya’da ceza avukatı arayan bireyler için, avukatların deneyim ve uzmanlık alanlarını incelemek önemlidir. Avukatların, müvekkillerinin haklarını en iyi şekilde savunabilmesi için ceza hukuku alanında derinlemesine bilgi ve deneyime sahip olmaları gerekmektedir.
Sonuç olarak, Konya’da yağma suçlarıyla ilgili davalarda uzmanlaşmış avukatlar, müvekkillerine en iyi hukuki desteği sunmak için çalışmaktadır. Her davanın kendine özgü koşulları göz önünde bulundurularak, adaletin sağlanması için titizlikle çalışılmaktadır.